Gerçek Mabed: İnönü
Yer krizi, 2. Dünya Savaşı, Beleştepe hikayesi, İlk maç ve isim krizi...Bir stattan daha fazlası olan İnönü'nün altında yatan bu muhteşem tarihe hep birlikte bakalım.
Şimdilerde ders aralarında, öğlen molalarında veya bir Cuma akşamı mesai çıkışı kafelere veya barlara muhabbet etmeye giden insanların konu futbola gelince ‘’Ah nerede o eski tribünler, eski futbol’’ şeklinde hayıflanması artık bir klişe haline gelmiş durumda. Kendine taraftar diyen stadyum müşterilerinin ‘’Ben bu maça şu kadar para verdim o yüzden iyi oynamayan oyuncuyu ıslıklamalıyım.’’ mentalitesi de eklenince taraftarların ‘’Nerde o eski tribünler’’ hayıflanmasının ne kadar doğru olduğunu da net bir biçimde görmeye başladık. Ülke ekonomisinin getirdiği bilet fiyatları pahalılığı nedeniyle takımını ne olursa olsun destekleyen insanlar yerine müşteriler stadyumları devraldı ve maalesef ki bu durumdan Beşiktaş Tüpraş Stadyumu da payını aldı. Ama eskiden öyle miydi...Takım bitik ve harap halde olsa dahi sahada oynayanları koşulsuz şartsız desteklemek (özellikle altyapı çocuğuysa), Avrupa takımlarına cehennemi yaşatmak, tribünde dillere pelesenk olan saf Beşiktaş sevgisiyle söylenen harika bestelerin yaratılması Eski İnönü’yü İnönü yapan etmenlerin en önemlileriydi ama İnönü sadece bu değildi. İnönü’nün kuruluşunun altında inanılmaz bir tarih de yatıyordu. Yer Krizi ve İnşaat Süreci, isim krizi, yapılış döneminde patlak veren 2.Dünya Savaşı, ‘’Beleştepe’’nin doğuşu ve daha birçok mevzuya değinilecek olan bu yazıda eski İnönü’ye çok daha büyük bir özlem duyacaksınız. Gelin hep birlikte efsanevi İnönü Stadı’nın tarihine bakalım.
YER KRİZİ VE İNŞAAT SÜRECİ:
Beşiktaş semtinde jimnastik ve atletizmle uğraşan gençlerin 1903’te kurduğu ‘’Jimnastik Kulübü’’nün üyelerinin 1910’un herhangi bir ayında kendilerinin tüm spor odaklarının futbola kayması sonucu kurulan futbol takımımızın 1947’ye kadar kendilerine ait bir stadyumları yoktu. Şu anda Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu olarak bilinen ama o zamanlar ‘’Union Club’’ stadyumu isminde faaliyet gösteren stadyum Türkiye’de futbol maçlarının oynandığı tek yerdi. Sonrasında Taksim’de bulunan Topçu Kışlası’nın bahçesi 1921 yılında ve Çırağan Sarayı’nın bahçesi 1933 yılında stadyumlara dönüştürülse de bunlar hayal edilen şeyler değildi. O zamanlar Londra’da bulunan Wembley Stadyumu gibi futbol, atletizm ve konserler gibi çeşitli kültür etkinliklerine ev sahipliği yapabilecek ülke için önemli ve modern bir stad düşünülüyordu. 1938 yılında İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’ın göreve gelmesiyle birlikte stad için kurulan komisyonda daha önceden İtalya’da ‘’Mirabello Racecourse’’ adında hipodrom ve ‘’Stadio Carlo Pedroli’’ isminde bir futbol stadyumu tasarlayan İtalyan mimar Paolo-Vietti bu iş için görevlendirilir.
Stadın yapımının düşünüldüğü ilk yer şimdilerde taraftarların maç öncesi toplanıp besteler söyleyip eğlendiği Maçka Parkı civarı olması planlanır ama arazinin eğimli olması maliyeti çok çok arttıracağı için bu fikirden vazgeçen komisyon yetkilileri Dolmabahçe konumuna stadın yapılması gerektiğine karar kılar ama bir sorun çıkar. Stadın bulunduğu yerdeki Gazhane’nin varlığı stadın hem inşaasını engellemekte hem de Gazhane, şimdilerde modern aydınlatma teknolojileri sonucunda işlevini yitirse de o dönemler şehir için inanılmaz bir önemi vardı ve başka yere taşınması zorunluydu, bu taşınma sonucu stad maliyetinin yanında Gazhane’nin başka bir yere taşınmasının maliyeti de İstanbul’a çok fazla gelecekti ama İtalyan mimar Paolo-Vietti de bu işlerin çözümü için burdaydı zaten. Son aşamada Gazhane’nin yıkımına karar veren Vietti, çok zaman kaybettireceği için yıkımı beklemeden stadın inşaasına başlamak isteyerek bir plan çizdi. Plana göre Gazhane’nin bulunduğu tribünün olduğu yere en başta bir duvar örülecek, Gazhane yıkıldıktan sonra örülen duvar yıkılıp ismi sonradan ''YENİ AÇIK'' tribünü olacak kısım inşa edilecekti.
SAVAŞ KRİZİ, STAD İNŞAASININ GECİKMESİ VE İLK MAÇ:
Stadın temelinin neden 1940 yılında atılıp uzun bir süreç sonucunda 1947’de faaliyete açıldığını merak ediyorsunuzdur çünkü Beşiktaş bu, cefayı çekmeden o sefayı sürmek bizim kulüp kültürümüzde imkansızdır.
1939 yılında proje detayları için İstanbul’dan Paolo-Vietti’nin yanına Milano’ya giden 2 Türk mimar projeyi tamamlayıp 29 Ekim 1939’da stadın temelini atıp inşaasına başlamayı düşünüyolardı ama tam da o sıralarda Avrupa’da 2.Dünya Savaşı patlak verince ne proje doğru düzgün tamamlanabildi ne de stad inşaasına belirtilen tarihte başlanabildi ama sorunlar bitmiyordu. Savaş sebebiyle Avrupa’dan gerekli malzemeler alınamadığı için stadın inşaasında o malzemelerin gerekmediği kısmına başlanması duyurulur. Sonunda 19 Mayıs 1940 tarihinde stadın temeli atılsa da savaş nedeniyle birkaç ay sonra stadın inşaasına ara verilir. 2 senelik bir aranın ardından 1942’de yeniden stadın inşaasına devam edilse de bu durum yine çok uzun sürmez ve inşaat faaliyetleri yeniden kesintiye uğrar. 1943 yılında tekrar başlanan faaliyetler yavaş ilerlese de savaşın sonlarına doğru, 1944 yılında faaliyetler hızlanır ve 1946 yılında ikonik ''KAPALI TRİBÜN'' inşa edilir. Stadyum, 23 Kasım 1947 yılında bir özel turnuvada Beşiktaş – AIK karşılaşmasıyla futbola ve Beşiktaş’a merhaba der. Stada kapasiteden fazla seyirci alınması tartışmalara yol açsa da 3-2 kaybettiğimiz mücadelede stadın ilk golü ne ikoniktir ki Beşiktaş’ın efsane başkanı Süleyman Seba tarafından atılır.
İSİM KRİZİ:
İnşaat temellerinin atıldığı ilk yıllarda konumundan dolayı stad ‘’Dolmabahçe Stadı’’ diye adlandırılsa da dönemin İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’ın başka bir fikri vardır. 19 Mayıs 1940 yılında stadın temel atma töreninde Lütfi Kırdar stadın isminin İsmet İnönü’ye ithafen ‘’İnönü Stadı’’ olmasına karar verir ta ki 14 Mayıs 1950 yılına kadar. Bu tarihte yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığı seçimlerini kazanan Demokrat Parti, stadın isminin İnönü olmasından rahatsızlık duymaktadır ve iktidara geldikten kısa bir süre sonra stadın adını ''Hürriyet ve Demokrasi''nin bir sembolü olarak gördüğü Mithat Paşa’ya ithafen ‘’Mithat Paşa Stadyumu’’ olarak değiştirir ve bu isim İsmet İnönü’nün vefat ettiği tarih olan 25 Aralık 1973 yılına kadar bu şekilde kalır. İsmet İnönü’nün vefatından sonra dönemin İstanbul Valisi Namık Kemal Şentürk stadın isminin değiştirilmemek üzere İnönü Stadı olarak kalmasına karar verir ve stad yıkılana kadar ismi ''İnönü Stadı'' olarak hafızalarımızda yer tutar.
Lütfi Kırdar: Stadyumumuzun Büyük İsmet İnönü'nün adıyla anılması sporcu gençlerimize daima enerji, hamle ve imanı telkin edecek bitmez tükenmez bir kıymette kaynak olacaktır. (19 Mayıs 1940)
BELEŞTEPE:
Yeni Açık tribünün Gazhane yüzünden diğer tribünler gibi anında inşa edilememesi stadın sadece 3 taraflı olmasına yol açmıştı. Yeni açık tribünün olduğu kısım bomboş olduğu için taraftarlar stadın etrafındaki bazı tepe noktalardan arkadaşlarıyla oturup, içeceklerini alıp biletsiz şekilde maçı rahatça izleyebiliyordu. Stadın inşaasından tam 16 yıl sonra 1963 yılında Yeni Açık tribünü tamamen hazır hale getirilip, stadın etrafındaki tepe noktalardan maçın izlenmesi zorlaşsa da Gümüşsuyu kısmından hala stadın bir kısmı izlenebiliyordu. Stada girmek yerine maçları burdan takip eden Beşiktaş taraftarları da bu yere Beleştepe adını vererek burayı da Beşiktaş’ın ve stadın kültürüne dahil etmişlerdi ama 2016’da açılan yeni statta böyle bir açıklık olmaması yüzünden ‘’Beleştepe’de maç izleme’’ aktivitesi de tarihin tozlu sayfalarında kendine yer buldu.
BÜYÜK İNÖNÜ:
Birçok kutlamaya, törene, konsere, futbol müsabakalarına ve milli maçlara ev sahipliği yapan İnönü Stadı, yıllarca Beşiktaş’ın mabedi oldu. Kırılan desibel rekorları, Avrupa zaferleri, şampiyonluklar ve ilk gece maçı, ilk stadyum konseri gibi sayısız ilkler de İnönü’nün çimlerinde yaşandı. İnönü Stadı’nda oynanan son futbol müsabakası olan Beşiktaş’ın Gençlerbirliği’ni 3-0 mağlup ettiği maçın sonu ise taraflı tarafsız herkesi duygulandırmıştı. Her tarafı ayrı bir anı olan statta binlerce Beşiktaş taraftarı sahaya inerken kimileri çimi söküyor, kimileri koltukları söküyor kimileri de kale filelerini ve direklerini alıp evine götürüyordu. Özellikle ''Ali Sami Yen'' stadının son maçında Galatasaraylı taraftarların kendi stadlarını ateşe vermesi sonrası da ‘’VEFA’’ denen olguyu Beşiktaşlı taraftarlar tüm Türkiye’ye gösteriyordu.