BEŞİKTAŞ NASIL UÇURUMA SÜRÜKLENDİ: YILDIRIM DEMİRÖREN
Borç Batağı, Demirören – Jorge Mendes bağlantıları, Portekiz Çetesi ve Gaziantepspor operasyonu..
Geliş hikayesi bile problemli olan bu iş insanı (!) ve spor yöneticisi (!) kimi Beşiktaş taraftarına göre 2003-2004 sezonunun elden kayıp gitmesinde önemli bir rol oynamıştı ama tabi bu durum sadece bir söylenti olarak kalmıştı. Biz ise bu yazıda tamamen gerçeklere odaklanacağız. Gelin Demirören dönemi’nde Beşiktaş’ta neler oldu, kulüp nasıl bataklığa sürüklendi, hep birlikte inceleyelim.
30 Mayıs 2004: Kara Gün
Tam bu tarihte aralarında Fikret Orman, Erol Kaynar ve Affan Keçeci’nin de bulunduğu başkanlık yarışından lider çıkmayı başaran Yıldırım Demirören Beşiktaş’ın 32. Başkanı olmaya hak kazanırken belki de kongre üyeleri ve taraftarlar Demirören’İn Beşiktaş’ın kulüp kapısına haciz memurlarını getirtecek kadar büyük bir enkaz bırakacağını tahmin edememişti. ‘’Ne kadar çok transfer, o kadar iyi futbol’’ gibi 2024 yılında bile ne yazık ki Türk Futbolu’nda bir başkanın kulübü yönetmesini sağlayan bu demode fikrin bayrak taşıyan adamı olan Demirören bu icraatlerine daha geldiği sezon başladı. 2004-2005’te takımın başına Real Madrid’İ 4 sene çalıştıran Vicente Del Bosque’yi getiren Y.D, 2003-2004 sezonunda meşhur Cem Papila – Samsun olayı ve perde arkasında Beşiktaş’a kurulan iğrenç kumpas olmasa açık ara şampiyon olacak takımı anlamsız bir şekilde dağıtıp tam 14 transfer yaptı. Valencia’dan 3.5 Milyon Euro’ya John Carew, Celta Vigo’dan 4.5 Milyon Euro’ya Juanfran, Denizlispor’dan 1 Milyon Euro’ya Çağdaş Atan ve belki de o sezonun en büyük saçmalıklarından biri olan Gaziantepspor’dan İbrahim Toraman, tam 3 Milyon Euro bonservis bedeli ödenerek kadroya katılmıştı. Genelde mütevazı kadrolarla ve mütevazı bütçelerle şampiyonluğa koşan Beşiktaş için bu durum hem kulüp kültürüne çok tersti hem de kimse bu paraların Beşiktaş’a hibe mi edildiğini yoksa borç olarak mı geri döneceğini sorgulamamıştı. Del Bosque gibi bir hocayı ise yanlı medyaya karşı koruyamayan Demirören, Del Bosque sonrası Rıza Çalımbay’ı takımın başına getirmiş ve sportif anlamda da dökülen Beşiktaş, sezonu liderin 21 puan gerisinde bitirmişti. Demirören’in, arkasında durmayı bile beceremeyip gönderdiği Vicente Del Bosque ise sonrasında İspanya Milli Takımı’nın başına geçip orada 2 Avrupa Şampiyonası ve 1 Dünya Kupası kazanarak İspanya’nın altın çağındaki en büyük pay sahiplerinden biri olacaktı. Beşiktaşlıların o dönem bilmediği şey ise 2004-2005 sezonunun sadece bir fragman olacağı ve Beşiktaş’ı çok daha kötü günlerin bekleyeceğiydi. 2004-2005 sezonu sonrasında da yanlışlarına bile isteye devam eden Demirören 2005-2006 sezonunda da kadro ve teknik direktör istikrarsızlığını devam ettirmiş, sezona başladığı Rıza Çalımbay ile yolları ayırıp Jean Tigana’yı takımın başına geçirerek 13 oyuncu transfer etmiş ve neredeyse hiçbirinden verim alınamayıp takım 2004-2005 sezonundan da ligi kötü bir konumda bitirerek sezonu liderin 29 puan arkasında 3.sırada tamamlamıştı. Devam eden yıllarda ise yine aynı sorunlarla boğuşan Beşiktaş rakiplerinden hem kadro anlamında hem de sportif başarı anlamında geride kalmış, taraftarla Demirören’in arası iyice açılmış, 2009-2010 sezonunda Wolfsburg ile İnönü Stadı'nda oynanan Şampiyonlar Ligi maçında taraftarın ‘’Yıldırım Demirören Yeter!’’ tezahüratları sonrası, kendini ‘’Büyük Beşiktaşlı’’ diye atfeden Y.D’nin ayağa kalkıp taraftara küfür etmesi artık onun ne kadar çaresiz bir durumda olduğunu kanıtlayan son hamle olmuştu.
JORGE MENDES VE PORTEKİZ ÇETESİ:
İnsan en çaresiz kaldığı durumlarda her zaman en büyük hataları yapar. Yıldırım Demirören’in, Beşiktaş’ı mı yoksa kendisini kurtarmak için mi yaptığını bilmiyoruz ama ‘’Denize Düşen Yılana Sarılır’’ misali Demirören’in menajer Jorge Mendes’e sarılmasının Beşiktaş’ı uçuruma sürüklediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Jorge Mendes’in menajerlik şirketi olan Gestifute ve Yıldırım Demirören’in işbirliği içinde bulunduğu 2010-2011 sezonu’nun ilk çileği (!) 13 Haziran 2010’da eşi benzeri görülmemiş bir sükseyle Beşiktaş’a imza atan Ricardo Quaresma olacaktı. Türk futbol tarihinin rekor bonservislerinden biri olan 7.3 milyon Euro Porto’ya ödenmiş ve Mendes’ 2 Milyon Euro menajerlik ücretini almıştı ama 2015 öncesi FIFA sözleşmelerin sadece oyuncu ve kulüp arasında imzalanmasını zorunlu kılıyordu bu da kulübün, bir menajerin menajerlik şirketiyle sözleşme imzalamasının yasak olduğu anlamına geliyordu. Tabi bu durum Beşiktaş dışında yakınındaki herkesin cebini doldurmaya niyetli olan Y.D’nin umrunda bile değildi. Demirören’in işbilmezliğinden çok para kazanacağını anlayan Jorge Mendes asıl vurgunu 2010-2011 sezonunun devre arasında yapacaktı. Yine Mendes’in menajerlik şirketine bağlı olan Simao Sabrosa, Atletico Madrid’den 1 Milyon Euro’ya, Hugo Almeida, Werder Bremen’den 2 Milyon Euro’ya kadroya katılırken Valencia’dan Manuel Fernandes önce 200 bin Euro’ya kiralanırken sonrasında 900 bin Euro bonservis bedeliyle Y.D tarafından kadroya katılacaktı.
Gariplikler silsilesi asla bitmiyor ve katlanarak devam ediyordu. Fernandes’in transferinden 1 Milyon Euro komisyon ücreti alan Mendes, Fernandes’in bonservis bedelinden fazlasını almıştı ve bu durum işleri daha da trajikomik hale getiriyordu. Ama tabi rezillikler burda da son bulmayacaktı. İşlerin daha da garipleştiği bir diğer nokta ise Demirören’in Hugo Almeida transferi için kulüpten para çıkmadığını böbürlenerek anlatmasıydı. Olayın aslı ise Football Leaks belgelerinde ortaya çıktı. Mendes’in danışmanlığını da yaptığı merkezi Dublin’de olan Quality Football Ireland Limited adlı fonun Hugo Almeida’nın 2 Milyon Euro’luk bonservisini ödemesi, oyuncunun haklarının yüzde 45’İni aldığı anlamına geliyordu ve Demirören ise Almeida’yı fon yardımıyla kadroya katarak Türkiye’de çığır açtığını iddia ediyordu. Tabii Y.D, bu transferde Beşiktaş’ın kasasından para çıkmayacağını düşündüğü için Almeida'ya adeta çeyiz dizme kararı almıştı ama Demirören burda inanılmaz bir yanılgıya düşmüştü. Bu fon yardımıyla imzalanan sözleşme çok çok katıydı. Almeida'nın sözleşmesi bittiğinde, oyuncunun transfer ücreti yüksek faizle bu fona geri ödenmek zorundaydı. Demirören'in bu kısmı hesaba katıp katmadığını bilmiyoruz ama transfer gerçekleşirken ücret ödemediği için Almeida’ya aylık 11 bin Euro kira desteği, sıfır Porsche Panamera Turbo, özel jet kiralama fırsatı, 4 adet business class uçak bileti ve oyuncunun kendi seçebileceği ikinci bir araba daha vererek Beşiktaş’ı iyice uçurumun kenarına yaklaştıracaktı.
Yıldırım Demirören: Almeida'yı 2 Milyon Euro'ya fonla transfer ettik. Fon dediğimiz şirket bunu yatırım amaçlı yapıyor. Beşiktaş da güvenilir bir kulüp olduğu için şirket bize gelip ''Avrupa'da çok büyük 4-5 kulüple işbirliği yapıyoruz'' dedi. Fon 2 Milyon Euro'yu Beşiktaş'a gönderiyor. Biz de bu parayı alıp Werder Bremen Kulübü'ne gönderiyoruz. Almeida'nın bonservisi yüzde 100 Beşiktaş'tadır.'' (NTV Spor)
‘’Portekiz çetesi’’ denilen futbolcu topluluğunun açık ara en kötü futbolcusu ve en büyük kazığınin ise eski Fenerbahçeli futbolcu Bruno Alves’in de kardeşi olan Julio Alves olduğunu söyleyebiliriz. Beşiktaş’a gelmeden önce Rio Ave’de o dönem Portekiz’in asgari ücreti olan 13.8 Bin Euro’ya oynayan oyuncuyu Jorge Mendes, Transfermarkt sitesinde oyuncunun değerini 700 Bin Euro göstertmiş ve 2.6 Milyon Euro’ya Atletico Madrid'e satmıştı. Daha Madrid’e inip yeri bile öpemeden Demirören ile masaya oturan oyuncuyu Beşiktaş, aynı Almeida transferindeki gibi oyuncunun yalnızca yüzde 50’sini 3.1 Milyon Euro’ya alarak eşi benzeri görülmemiş bir transfere imza atmıştı. Oyuncunun ekonomik haklarının diğer yüzde 50’si de tabii ki Jorge Mendes’İn İrlanda bağlantılı Quality Football fonunda kalacaktı. Beşiktaş’ta sadece 14 dakika oynayan oyuncu ertesi sene Club De Portugal’a kiralandı ve sonrasında kulüpten apar topar yollandı.
GAZİANTEPSPORU ZENGİN ETME OPERASYONU:
Dönemin Gaziantepspor başkanı İbrahim Kızıl’ın çok yakın arkadaşı olan Yıldırım Demirören, ''Portekiz Çetesi’ni'' sevindirirken dostlarını da unutmayı ihmal etmemişti. İbrahim Toraman için 3 , Ekrem Dağ ve Gökhan Güleç için 1’er, İsmail Köybaşı için ise 7.8 Milyon Euro Gaziantepspor’a verilirken asıl bomba Rodrygo Tabata olacaktı. Tam 11.3 Milyon Euro para verilerek alınan Tabata, Beşiktaş’ta kaldığı 1.5 sezonda bekleneni veremedi ve 2009-2010 sezonundan 2023-2024 sezonunun devre arasına kadar da Beşiktaş’ın bir futbolcu için ödediği en yüksek bonservis olarak kayıtlara geçerek Beşiktaş tarihine adını altın harflerle (!) yazdırdı. Sadece Yıldırım Demirören sayesinde transferlerden yaklaşık 25 Milyon Euro kazanan Gaziantepspor’un iflas etmesi de trajikomik bir olay olarak tarihe kazınarak ‘’Bana Arkadaşını Söyle, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim’’ deyişinin ne kadar doğru bir söz olduğunu tüm Türk futbolseverlere kanıtladı.
MALİ SONUÇ:
Yıldırım Demirören 2012’de kulübü bırakırken arkasında Beşiktaş’a tam 200 Milyon Euro borç, 160 Milyon Euro bütçe açığı, parası ödenmemiş transferler ve milyonlarca harap olmuş Beşiktaş taraftarı bıraktı. Demirören’in bıraktığı borç ve Finansal Fair Play kurallarına uyulmaması yüzünden Beşiktaş 2012-2013 senesinde Avrupa’dan men edilerek Avrupa gelirinden de mahrum bırakılmış oldu. Başarının cezalandırılıp, başarısızlığın ödüllendirildiği Türk futbol camiasında ise belki de en acısı Yıldırım Demirören’in Beşiktaş’a bu kadar zarar verip sonrasında Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığıyla ödüllendirilmesi olacaktı…